Mescid-i Nebevî:
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:
"Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, başka mescidlerde kılınan bin namazdan üstündür." (Müslim: 1394)
Âyet-i kerime ile Allah-u Teâlâ böyle emrediyor, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz böyle buyuruyor.
Bu münkir Vehhâbîler ise;
"Mescid-i nebevî'de namaz kılmak bize göre şirktir." diyorlar. Medine-i münevvere'de bulundukları halde ısrarla Mescid-i nebevî'ye gitmiyorlar ve gitmemenin gerektiğine dâir şiddetle kararlılık gösteriyorlar.
Medine-i münevvere'ye yakın bir yerleşim yerinde işçi olarak çalışan bir kardeş diyor ki:
"Dört yıl aralarında kaldım, beraber çalıştığımız kimseleri Mescid-i nebevî'de namaz kılarken hiç görmedim. Orada namaz kılmanın şirk olduğunu söyleyenler bile var. Diğer sünnetlere ve sünnet namazlara hiç iltifat etmiyorlar. Sünnet namazları özellikle kılmıyorlar. 'Yemekten sonra yenen tatlı gibidir, yemekten sonra tatlı yense de olur yenmese de olur, mühim olan farzları yapmaktır.' diyorlar."
Artık bunların İslâm'dan çıktığını hâlâ görmüyor musunuz?
Allah-u Teâlâ'nın emrine, hükmüne bir bakın, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in beyanına bir bakın, bir de Vehhâbiler'in icraatına bir bakın. Hiç İslâm'la ilgileri var mı? Hazret-i Allah ile, Resulullah Aleyhisselâm ile hiçbir ilgileri var mı?
"Biz Allah'a inanıyoruz!" diyorlar, O'na inanan böyle yapar mı?
Hadis-i şerif'lerde şöyle buyurulmaktadır:
"Bir kimse hacceder, ondan sonra kabrimi ziyaret ederse, hayatımda beni ziyaret etmiş gibi olur." (Câmiüs-sağir)
"Kabrimi ziyaret eden kimseye şefaatim vâcib olur." (Keşfül-hafâ)
"Bir kimse haccettikten sonra beni ziyaret etmezse, bana cefa etmiş olur." (Câmiüs-sağir)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:
"Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, başka mescidlerde kılınan bin namazdan üstündür." (Müslim: 1394)
Âyet-i kerime ile Allah-u Teâlâ böyle emrediyor, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz böyle buyuruyor.
Bu münkir Vehhâbîler ise;
"Mescid-i nebevî'de namaz kılmak bize göre şirktir." diyorlar. Medine-i münevvere'de bulundukları halde ısrarla Mescid-i nebevî'ye gitmiyorlar ve gitmemenin gerektiğine dâir şiddetle kararlılık gösteriyorlar.
Medine-i münevvere'ye yakın bir yerleşim yerinde işçi olarak çalışan bir kardeş diyor ki:
"Dört yıl aralarında kaldım, beraber çalıştığımız kimseleri Mescid-i nebevî'de namaz kılarken hiç görmedim. Orada namaz kılmanın şirk olduğunu söyleyenler bile var. Diğer sünnetlere ve sünnet namazlara hiç iltifat etmiyorlar. Sünnet namazları özellikle kılmıyorlar. 'Yemekten sonra yenen tatlı gibidir, yemekten sonra tatlı yense de olur yenmese de olur, mühim olan farzları yapmaktır.' diyorlar."
Artık bunların İslâm'dan çıktığını hâlâ görmüyor musunuz?
Allah-u Teâlâ'nın emrine, hükmüne bir bakın, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in beyanına bir bakın, bir de Vehhâbiler'in icraatına bir bakın. Hiç İslâm'la ilgileri var mı? Hazret-i Allah ile, Resulullah Aleyhisselâm ile hiçbir ilgileri var mı?
"Biz Allah'a inanıyoruz!" diyorlar, O'na inanan böyle yapar mı?
Hadis-i şerif'lerde şöyle buyurulmaktadır:
"Bir kimse hacceder, ondan sonra kabrimi ziyaret ederse, hayatımda beni ziyaret etmiş gibi olur." (Câmiüs-sağir)
"Kabrimi ziyaret eden kimseye şefaatim vâcib olur." (Keşfül-hafâ)
"Bir kimse haccettikten sonra beni ziyaret etmezse, bana cefa etmiş olur." (Câmiüs-sağir)